Usina de Letras
Usina de Letras
129 usuários online

Autor Titulo Nos textos

 

Artigos ( 62219 )

Cartas ( 21334)

Contos (13263)

Cordel (10450)

Cronicas (22535)

Discursos (3238)

Ensaios - (10362)

Erótico (13569)

Frases (50614)

Humor (20031)

Infantil (5431)

Infanto Juvenil (4767)

Letras de Música (5465)

Peça de Teatro (1376)

Poesias (140800)

Redação (3305)

Roteiro de Filme ou Novela (1064)

Teses / Monologos (2435)

Textos Jurídicos (1960)

Textos Religiosos/Sermões (6189)

LEGENDAS

( * )- Texto com Registro de Direito Autoral )

( ! )- Texto com Comentários

 

Nota Legal

Fale Conosco

 



Aguarde carregando ...
Artigos-->“Bir ‘Baba’ hep vardır!” -- 17/12/2002 - 23:06 (Zé Ped.Ante) Siga o Autor Destaque este autor Envie Outros Textos
Kur’an’ın, ideal bir metin olarak, İ’caz geleneği dolayımında, ondan sonraki metinleri ‘iktidarsızlaştırdığı’ (Edward Said’in özgün metnindeki deyişiyle: ‘rendering impotent’) savı üzerinde durmuş; Said’in ve Terry Eagleton’ın bu meseleye ilişkin görüşlerimi aktarmıştım.







Okurlarım, ‘Müslüman Toplumların Geleneksel edebi Türleri Arasında Roman Niçin Yok?’ (13 Kasım 2002) ve ‘Kur’an ve Roman’ (20 Kasım 2002) başlıklı iki yazımı hatırlıyor olmalıdır: Edward Said, Kur’an–ı Kerim’in ‘üniter ve tamamlanmış bir metin olarak verildiği’ni vurguluyor ve ‘bütün öteki metinler [in] taklid edilemez olan Kur’an’a göre ikincil’ olduklarını belirttikten sonra şu tespiti yapıyordu: ‘(Bundan dolayı) İslam, Dünya’yı ne eksiltilecek ne de arttırılacak bir Dünya olarak görür: Bu nedenle de mesela ‘Binbir Gece Masalları’ gibi metinler, süslemeci metinlerdir; –Dünyayı tamamlamaz, Dünya üzerinde oynarlar. Müslümanlar, Dünya’nın edebi bir etkinlikle değiştirilmesini düşünmezler bile!’



Edward Said bu düşüncelerini, daha önce de yazdığım gibi, ilk defa 1975 yılında yayımlanan ‘Beginnings’ adlı kitabında dilegetirmiştir. Terry Eagleton’ın, Said’e atıfta bulunarak, meseleyi Freud’un Psikanaliz Kuramı bağlamında ‘Oedipus kompleksi’ ve ‘iğdiş edilme’ (‘castration’) ile ilişkilendirmesi, Walter Benjamin üzerine yazdığı ‘Walter Benjamin or Towards a Revolutionary Criticism’ (1981) adlı kitabındadır.



Said, Kur’an–ı Kerim’in ‘iktidarsızlaştırmasından söz ederken, Freud’a ve özel olarak Psikanalizin kuramsal kavramlarına herhangi bir atıfta bulunmamıştır; –’iktidarsızlaştırma’, bir Freud kavramı değildir. Dolayısıyla, Eagleton’ın, Kur’an’ın ‘ilksel otoritesi’nin (‘primordial authority’) ‘sonraki metinleri, daha doğarken ‘Oedipus kompleksi’ ile malul kıldığına ilişkin iddiası, bana göre elbet, Said’e atfedilemez. Said, ‘Oedipus kompleksi’ni, modernist anlatı–karşıtı metinselliğin (‘modernist anti–narrational textuality’) bir paradigması olarak öne sürmüş olabilir. Ama bunu Batılı anlatı geleneği ile ilişkilendirir Said; –Kur’an’ı bu kapsam içinde düşünmez.



Eagleton’u, Kur’an’ı ‘Oedipus kompleksi’ ile ilişkilendirmeye götüren, Said değil, Harold Bloom olmuştur. 1973 yılında yayımlanan ‘The Influence of Anxiety’ adlı kitabında Bloom, Eagleton’ın deyişiyle, ‘[e]debiyat tarihini, Oedipus kompleksine göre yeniden yazar.’ Eagleton, ‘Edebiyat Kuramı’nda (1) Bloom’un tezlerini şöyle özetler:



‘Oğulların babaları tarafından [ezilmeleri] gibi, şairler de kendilerinden önceki ‘güçlü’ bir şairin gölgesinde [endişeyle] yaşarlar; ve herhangi bir şiir[in], bir önceki şiiri [sistematik olarak] yeniden [biçimlendirmesi], bu ‘etkilenme endişesi’nden (‘the influence of anxiety’) kurtulma çabası olarak okunabilir. Kendisini [iğdiş eden] bir önceki şiirle Oedipal [rekabet] içerisinde sıkışıp kalan şair, bu gücü zararsız hale getirmek için ona içinden girerek onu [gözden geçirecek, yer değiştirtecek] ve yeniden düzenleyecek biçimde yeniden yazmaya çalışır; bu anlamda bütün şiirler, [öteki] şiirlerin yeniden yazılmış biçimleri, onların ‘yanlış [okumaları] ve ‘yanlış [alımlanmaları], şairin kendi [imgelemsel] özgünlüğüne yer açabilmesi için [büyük] gücünü[n etkisini önleme girişimi] olarak okunabilir. Her şair [bu anlamda] ‘geç kalmış’tır; bir geleneğin sonuncusudur, ‘güçlü’ şair, bu geç kalmışlığı kabul edip, [öncünün] gücünü yıpratma cesaretini gösteren şairdir. Aslında her şiir, yallızca böyle yıpratmadan, [bir başka deyişle], bir [öteki] şiiri çözmek ve onu [aşmak] için düzenlenen retorik stratejiler ve psikanalitik savunma mekanizmaları olarak görebileceğimiz bir [dizi] aygıttan ibarettir. Bir şiirin anlamı, bir başka şiirdir. (‘The meaning of a poem is another poem’)’. (Köşeli parantez içindeki ifadeler, bana aittir.)



Harold Bloom’un ‘The Influence of Anxiety’si (‘Etkinin Endişesi’), Freud’cu anlamda ‘iğdiş edilme’ endişesine karşı, bu endişenin aşılabilme imkanlarını gösteriyor. Freud’un ‘Haz İlkesinin Ötesinde’de ortaya koyduğu gibi, Oedipus ya da erkek çocuklar, erişkin kimlikler olabilmenin zorunlu koşulu olarak nasıl babalarıyla savaşmak durumundaysalar, Harold Bloom için de şairler, tastamam bunun gibi, kendi otoritelerini kanıtlamak için, sanatsal ‘baba’larıyla hesaplaşmak durumundadırlar. Bloom’a göre, biyolojik anlamda olduğu gibi şiirsel anlamda da, hiç kimse kendi kendisinin babası olamaz. Özgün bir şey üretmede yetersiz kalma, bir yenilgi ya da başarısızlık olmak şöyle dursun, öncü ‘güçlü’ şairin izleri, ve onun nasıl ‘yanlış okunduğu’ ve yanlış alımlandığı’ gerçeklikte, ondan sonra gelen şairin (Bloom, ‘genç’ şairlere, Grekçe ‘Ephebe’ kelimesi ile atıfta bulunuyor. ‘Ephebe’, antik Yunan’da 18–20 yaş arasındaki delikanlılara deniyordu) şiirlerini değerli ve ilginç kılan şeylerdir. Bloom, ‘öncü’ güçlü şairin sesi, Ephebe’nin şiirinde ne kertede bastırılmışsa, bunun, o şairin (‘Ephebe’nin) o kadar ‘güçlü’ olduğunun kanıtı olduğu görüşündedir







BODY>







Comentarios
O que você achou deste texto?     Nome:     Mail:    
Comente: 
Renove sua assinatura para ver os contadores de acesso - Clique Aqui